12 Ekim 2010 Salı

Dünya'nın Oluşum Teorileri

• galileo dünyanın düz oldugunu savun du kelleyi aldılar mahkeme tarafından idam ettirildi
• dünyanın eskiden düz olduğuna inanıyorlardı.garip bir hayvanın üzerinde olduğu sanılıyordu.o hayvan sallandığında deprem olunduğu düşünülüyordu.
• öküzün boynusaları arasında olduğuna ianaılıyordu
Genişleyen Dünya teorisi kıtaların hareketini ve konumunu açıklamaya çalışan bir teoridir. Levha hareketleri teorisine göre görece daha az desteklenmesine rağmaen daha sağlam temellere dayanmaktadır. Teori, sadece Dünya gezegeninde değil, Güneş sisteminde manyetik alanı bulunan tüm gezegenlerde (gaz halindeki gezegenler hakkında bir bilgi yok) de gözlemlenebilmektedir.
Teori, 1960'larda okyanus yataklarındaki kayaç oluşumlarını açıklamak için geliştirilmişti.
OYUK DÜNYA TEORİSİ
Hitler ve yakın çevresi, Horbiger’in “Oyuk Dünya Teorisi”ne de tam olarak inanmış ve bu teoriyi kanıtlayabilmek için bazı uygulamalara bile girişmişlerdi (K163):
Nisan 1942’de, Hitler, Georing ve Himmler’in onayları ile, kızılötesi ışınlar çalışmaları ile ünlü Dr. Heinz Fisher yönetimindeki bir araştırma ekibi, Baltık Denizi’ndeki Rügen Adası’na, en gelişmiş radar aygıtları ile donanımlı olarak çıkarlar. Bu aygıtlar, o yıllarda daha henüz pek seyrek olup, sadece Alman savunmasının can alıcı noktalarına yerleştirilmişlerdi. Ancak, Rügen Adası Deneyi, Hitler’in bütün cephelerde yapmayı planladığı genel saldırı açısından son derece önemli görülmekteydi. Dr. Fisher, adaya varır varmaz, radarları 45 derece göğe çevirtir ve böylece bir kaç gün beklenir. Ekip mensupları bile çok şaşırdıkları bu araştırmanın nedenini daha sonra anlarlar. Hitler, Dünya’nın dışbükey değil, “içbükey” olduğuna inanmaktadır. Bu deneyle, düz ışınlar halinde yayılan radar dalgalarının yansıması ile, içbükey kürenin içinde yer alan çok uzaktaki cisimlerin varlığı saptanacaktır. Araştırmanın asıl amacı, İngiltere’de, Scapa Flow’da demirlemiş bulunan İngiliz donanmasının yerinin saptanmasıdır..
Rügen Adası Deneyi, Martin Gardner’in, 1957 yılında yayınlanan, “Fads and Fallacies in The Name of Science” (Bilim Adına Yapılan Yanlışlıklar) adlı kitabında (K62) ayrıntılı olarak anlatılmıştır.
Palomor Dağı Gözlemevi’nden Dr. Kupier, 1946 yılında, Oyuk Dünya Teorisi’ne ilişkin şöyle bir yazı yayınlamıştır: “Alman donanması ve hava kuvvetlerinin yüksek düzey yetkilileri Oyuk Dünya Teorisi’ne inanmışlardı. Bunun, özellikle İngiliz donanmasının yerinin saptanmasında yararlı olacağı kanısındaydılar. Çünkü, Dünya’nın içeriye doğru olan eğimi, gözle görülen ışınlardan daha az eğik olan kızılötesi ışınlarla çok uzaktaki noktaların gözlemlenmesine imkan verecekti.”
Bu çılgın deneyler inanılmaz gibi geliyor; ancak Nazi ileri gelenleri ve askeri uzmanlar bu teoriye içtenlikle inanmışlardı. Hitler Almanyası’nda gizemcilik ve önsezi, bilimsel araştırma ile eşit düzeye getirilmiş ve bu akıl almaz durum, başta Alman Genelkurmayı ve üst düzey yönetimi olmak üzere, politika liderlerini ve hatta bazı bilginleri bile etkilemiştir

Dünyanın şekli
• Aslında temeli BİngBang Türkçe meali ile Büyük Patlama ya dayanır.
Yıldızların etrafında dolaşan bizim dünyamız gibi gezegenlerin nasıl oluştuğunu, şu anda kesin olarak bilemiyoruz. Fakat bu yıldızlar arası tozların bir nüve etrafında önce halka biçiminde bir disk haline gelip, sonrada toplaşıp birbirlerine yapışmasından oluştuğu sanılıyor. Bu toplaşma ile gittikçe büyüyen kaya niteliğinde yapılar kuruyorlar. Daha kütleli olanlar diğerlerini kendine çekiyor. Aralarındaki çarpışmalar büyük miktarda ısı enerjisi üretiyor. Buna radyoaktif atomlardan doğan enerji ekleniyor. Böylece akkor halinde bir ateş topu gibi gezegenler oluşuyor. Gezegen küçük ise, asteroidler gibi, çabucak soğuyor. Ay ve Merkür, başlangıçta ürettikleri ısıyı birkaç yüz milyon yılda dağıtıp bitirmişler. Dünyamız için daha uzun bir süre gerekmiş. Bugün bile içinde bir ateş kütlesi var. Jeolojik hareketlere, depremlere ve iklim değişikliklerine neden oluyor.
Dünyamızın, ayın ve çok sayıda göktaşının yaşları ölçüldüğünde, bulunan değerler aynı çıkıyor: 4.56 milyar yıl. Samanyolu galaksimiz yaklaşık 8 milyar yaşını doldurduğu sıralarda, Güneş sistemimizin hep birlikte ortaya çıktığı anlaşılıyor.
Dünyamızı bizim sistemdeki diğer gezegenlerden ayıran özelliklerden biri, sıvı halde suya sahip tek gezegen olması. Diğerlerinde su, sadece buz veya buhar halinde. Dünyamıza suyun uzay gayzerlerinden çıkan fışkırmayla, içinde buz taşıyan kuyruklu yıldızlarla, kometlerle, geldiği anlaşılıyor. Dünyanın çekim alanı su moleküllerini yüzeyinde tutacak kadar güçlü, Güneşe uzaklığı da bunun kısmen sıvı halde kalmasına uygun. Sıvı halde su, kozmik karmaşıklığın ortaya çıkmasında birinci derecede rol oynamıştır.
Kısaca ve Dünyadaki otoriteler tarafından kabul edilen şekliyle Dünya' nın oluşumu şu şekilde meydana gelmiştir:
Dünya'nın oluşumu Güneş sisteminin oluşumuna bağlı olduğundan ilk önce Güneş Sistemi'nin oluşumu anlatılmalıdır.
Güneş milyonlarca belki de trilyonlarca yıl önce çok büyü bir gaz ve toz bulutu idi.Ünlü bilim adamı Stephen Hawking'in doğrulanan teorisine göre, bu bulutta büyük bir patlama olmuştur. Bu teori de adını bu olaydan almıştır ve adı Big Bang yani Büyük Patlama'dır. Bu patlama sonucunda bulut çeşitli parçalar halinde dağılmıştır.Bu parçalar gezegenleri ve Güneş'i oluşturmuştu.
Dünya da bu parçalardan biriydi. Hızla dönen gaz ve toz bulutu, zamanla küçülmeye ve yarı sıvı hale gelmeye başladı. Bu durumda Dünya çok sıcak kayalardan oluşan ve hızla dönmeyi sürdüren bir topa dönüştü. Yüzeyi Soğuyup katılaşan Dünya sert bir kabukla örtülmüştür. Dünyanın tüm kütlesini düşündüğümüzde bu dış kabuk, oldukça incedir.Adeta bir elma ile kabuğuna benzetilebilir.
Meteorların düşmesi ve volkanik hareketler sonucu çok farklı bir atmosfer ortaya çıktı. Yerkürede ısının düşmesiyle sıkışan su buharı çok yoğun yağışlar halinde yerküreye düştü. Böylece okyanuslar oluştu.
• galileo dünyanın düz oldugunu savun du kelleyi aldılar mahkeme tarafından idam ettirildi
• dünyanın eskiden düz olduğuna inanıyorlardı.garip bir hayvanın üzerinde olduğu sanılıyordu.o hayvan sallandığında deprem olunduğu düşünülüyordu.
• öküzün boynusaları arasında olduğuna ianaılıyordu
Genişleyen Dünya teorisi kıtaların hareketini ve konumunu açıklamaya çalışan bir teoridir. Levha hareketleri teorisine göre görece daha az desteklenmesine rağmaen daha sağlam temellere dayanmaktadır. Teori, sadece Dünya gezegeninde değil, Güneş sisteminde manyetik alanı bulunan tüm gezegenlerde (gaz halindeki gezegenler hakkında bir bilgi yok) de gözlemlenebilmektedir.
Teori, 1960'larda okyanus yataklarındaki kayaç oluşumlarını açıklamak için geliştirilmişti.
OYUK DÜNYA TEORİSİ
Hitler ve yakın çevresi, Horbiger’in “Oyuk Dünya Teorisi”ne de tam olarak inanmış ve bu teoriyi kanıtlayabilmek için bazı uygulamalara bile girişmişlerdi (K163):
Nisan 1942’de, Hitler, Georing ve Himmler’in onayları ile, kızılötesi ışınlar çalışmaları ile ünlü Dr. Heinz Fisher yönetimindeki bir araştırma ekibi, Baltık Denizi’ndeki Rügen Adası’na, en gelişmiş radar aygıtları ile donanımlı olarak çıkarlar. Bu aygıtlar, o yıllarda daha henüz pek seyrek olup, sadece Alman savunmasının can alıcı noktalarına yerleştirilmişlerdi. Ancak, Rügen Adası Deneyi, Hitler’in bütün cephelerde yapmayı planladığı genel saldırı açısından son derece önemli görülmekteydi. Dr. Fisher, adaya varır varmaz, radarları 45 derece göğe çevirtir ve böylece bir kaç gün beklenir. Ekip mensupları bile çok şaşırdıkları bu araştırmanın nedenini daha sonra anlarlar. Hitler, Dünya’nın dışbükey değil, “içbükey” olduğuna inanmaktadır. Bu deneyle, düz ışınlar halinde yayılan radar dalgalarının yansıması ile, içbükey kürenin içinde yer alan çok uzaktaki cisimlerin varlığı saptanacaktır. Araştırmanın asıl amacı, İngiltere’de, Scapa Flow’da demirlemiş bulunan İngiliz donanmasının yerinin saptanmasıdır..
Rügen Adası Deneyi, Martin Gardner’in, 1957 yılında yayınlanan, “Fads and Fallacies in The Name of Science” (Bilim Adına Yapılan Yanlışlıklar) adlı kitabında (K62) ayrıntılı olarak anlatılmıştır.
Palomor Dağı Gözlemevi’nden Dr. Kupier, 1946 yılında, Oyuk Dünya Teorisi’ne ilişkin şöyle bir yazı yayınlamıştır: “Alman donanması ve hava kuvvetlerinin yüksek düzey yetkilileri Oyuk Dünya Teorisi’ne inanmışlardı. Bunun, özellikle İngiliz donanmasının yerinin saptanmasında yararlı olacağı kanısındaydılar. Çünkü, Dünya’nın içeriye doğru olan eğimi, gözle görülen ışınlardan daha az eğik olan kızılötesi ışınlarla çok uzaktaki noktaların gözlemlenmesine imkan verecekti.”
Bu çılgın deneyler inanılmaz gibi geliyor; ancak Nazi ileri gelenleri ve askeri uzmanlar bu teoriye içtenlikle inanmışlardı. Hitler Almanyası’nda gizemcilik ve önsezi, bilimsel araştırma ile eşit düzeye getirilmiş ve bu akıl almaz durum, başta Alman Genelkurmayı ve üst düzey yönetimi olmak üzere, politika liderlerini ve hatta bazı bilginleri bile etkilemiştir

Dünyanın şekli
• Aslında temeli BİngBang Türkçe meali ile Büyük Patlama ya dayanır.
Yıldızların etrafında dolaşan bizim dünyamız gibi gezegenlerin nasıl oluştuğunu, şu anda kesin olarak bilemiyoruz. Fakat bu yıldızlar arası tozların bir nüve etrafında önce halka biçiminde bir disk haline gelip, sonrada toplaşıp birbirlerine yapışmasından oluştuğu sanılıyor. Bu toplaşma ile gittikçe büyüyen kaya niteliğinde yapılar kuruyorlar. Daha kütleli olanlar diğerlerini kendine çekiyor. Aralarındaki çarpışmalar büyük miktarda ısı enerjisi üretiyor. Buna radyoaktif atomlardan doğan enerji ekleniyor. Böylece akkor halinde bir ateş topu gibi gezegenler oluşuyor. Gezegen küçük ise, asteroidler gibi, çabucak soğuyor. Ay ve Merkür, başlangıçta ürettikleri ısıyı birkaç yüz milyon yılda dağıtıp bitirmişler. Dünyamız için daha uzun bir süre gerekmiş. Bugün bile içinde bir ateş kütlesi var. Jeolojik hareketlere, depremlere ve iklim değişikliklerine neden oluyor.
Dünyamızın, ayın ve çok sayıda göktaşının yaşları ölçüldüğünde, bulunan değerler aynı çıkıyor: 4.56 milyar yıl. Samanyolu galaksimiz yaklaşık 8 milyar yaşını doldurduğu sıralarda, Güneş sistemimizin hep birlikte ortaya çıktığı anlaşılıyor.
Dünyamızı bizim sistemdeki diğer gezegenlerden ayıran özelliklerden biri, sıvı halde suya sahip tek gezegen olması. Diğerlerinde su, sadece buz veya buhar halinde. Dünyamıza suyun uzay gayzerlerinden çıkan fışkırmayla, içinde buz taşıyan kuyruklu yıldızlarla, kometlerle, geldiği anlaşılıyor. Dünyanın çekim alanı su moleküllerini yüzeyinde tutacak kadar güçlü, Güneşe uzaklığı da bunun kısmen sıvı halde kalmasına uygun. Sıvı halde su, kozmik karmaşıklığın ortaya çıkmasında birinci derecede rol oynamıştır.
Kısaca ve Dünyadaki otoriteler tarafından kabul edilen şekliyle Dünya' nın oluşumu şu şekilde meydana gelmiştir:
Dünya'nın oluşumu Güneş sisteminin oluşumuna bağlı olduğundan ilk önce Güneş Sistemi'nin oluşumu anlatılmalıdır.
Güneş milyonlarca belki de trilyonlarca yıl önce çok büyü bir gaz ve toz bulutu idi.Ünlü bilim adamı Stephen Hawking'in doğrulanan teorisine göre, bu bulutta büyük bir patlama olmuştur. Bu teori de adını bu olaydan almıştır ve adı Big Bang yani Büyük Patlama'dır. Bu patlama sonucunda bulut çeşitli parçalar halinde dağılmıştır.Bu parçalar gezegenleri ve Güneş'i oluşturmuştu.
Dünya da bu parçalardan biriydi. Hızla dönen gaz ve toz bulutu, zamanla küçülmeye ve yarı sıvı hale gelmeye başladı. Bu durumda Dünya çok sıcak kayalardan oluşan ve hızla dönmeyi sürdüren bir topa dönüştü. Yüzeyi Soğuyup katılaşan Dünya sert bir kabukla örtülmüştür. Dünyanın tüm kütlesini düşündüğümüzde bu dış kabuk, oldukça incedir.Adeta bir elma ile kabuğuna benzetilebilir.
Meteorların düşmesi ve volkanik hareketler sonucu çok farklı bir atmosfer ortaya çıktı. Yerkürede ısının düşmesiyle sıkışan su buharı çok yoğun yağışlar halinde yerküreye düştü. Böylece okyanuslar oluştu.

0 yorum:

Yorum Gönder